Dockers

Gölge İş: Teknoloji Başkalarının İşini Bizlere mi Yaptırıyor?

Paylaş:

Günlük hayatımızda fark etmeden ekstra işler üstleniyoruz. Özellikle dijitalleşme ve otomasyon ile market alışverişlerimizi kasadan kendimiz geçirmeye, uçuşlarda online check-in ya da kiosklarla check-in yapmaya, QR kodla menüye bakıp siparişi tabletlerle vermeye başladık. Bize hız kazandırdığını düşünsek de 1981 yılında modern dönemin filozoflarından Ivan Illich konuya açıklık getirerek bu durumu “Gölge İş” olarak tanıtmış.  

Gölge iş, sanayileşmiş toplumlarda farkında olmadan üstlendiğimiz ücretsiz işleri tanımlıyor. Üstlendiğimiz bu görevleri farkında olmadan benimseyerek yapıyoruz. Gölge işlerimiz ücretli emek olarak tanımlanmıyor ve resmi ekonomi içinde yer almıyor. 

Reklam

Spirit Miracle

Aslında Ivan Illich, gölge iş tanımında ev işleri, çocuk bakımı ya da market alışverişlerinden yola çıkmış olsa da; endüstriyel toplumların bu tür iş yüklerini genişlettiğini ve bireyleri giderek daha fazla tüketim odaklı ve bağımlı hale getirdiğini savunuyor.  

Bu durum ilk görünüşte bize hız kazandırıyor gibi görünse de giderek artan gölge işler, bireyler üzerinde yük oluşturuyor. Şirketler ise hizmet süreçlerini tüketicilere devrederek kendi maliyetlerini azaltıyor. 

Teknoloji Hayatımızı Hızlandırırken İş Yükümüzü Artırıyor mu?  

Zaman kavramının göreceliliği yıllardır konuşuluyor, yıllardır üzerine bilimsel teoriler, duygusal deneyimler gerçekleşiyor. Peki, hızlanmak ve yavaşlamak, zamanla mı yoksa yaptığımız işle mi ilgili? Einstein’a ait olduğu söylenen ama sekreterinin söylediği de iddia edilen genel görelilik tanımını tekrar hatırlayalım: 

“’İki saat boyunca güzel bir kızla oturduğunuzda geçen zaman sadece bir dakikaymış gibi gelir, ancak bir dakika boyunca sıcak bir sobanın üzerinde oturduğunuzda iki saat geçmiş gibi hissedersiniz.” 

Geçmiş döneme baktığımızda şu anda yarım saatte yazdığımız metinler daktiloyla iki saatte yazılabiliyordu. Bir içerik hazırlamak için Google sayfalarında ya da AI tool’larında yaptığımız araştırmalar kitap sayfalarında yapılıyordu. Bu süreçlerle yapılan bir araştırma metni ise minimum iki gün sürüyordu. Günümüzde tüm bu süreçler akademik bir makale yazmıyorsak iki saati buluyor. Konumuzu buluyoruz, araştırmamızı yapıyoruz ve yanlış yazdığımız herhangi bir metni ‘delete’ tuşuyla ya da sağ tıklayarak öneri kelimesini seçerek düzeltiyoruz. 

Peki iki günde yazdığımız tek metnin zihnimizde yer etmesiyle iki günde yazdığımız on metnin zihnimizde yer etmesi aynı mı? Teknoloji hayatımızı hızlandırdı ama iki günde tek metin yazarken iki günde on metin yazar hale getirdi. Hızlandırmak ve kolaylaştırmanın farkı belki burada öne çıkabilir. 

Sırada bekleyerek check-in sırasını havayolu şirketinin personelinin yapmasını beklemek iki saat geçmiş hissettirirken check-in kiosklarında yapmak bir dakika gibi hissettiriyor olabilir mi? 

Teknoloji iş yükümüzü artırdığı için zaman algımızı yeniden şekillendiriyor olabilir mi? Birçok süreci otomatize eden sistemler şirketlerin operasyonel maliyetlerini düşürürken onların yapması gereken işleri bizlere yaptırıyor, ücretsiz emek bağlamında sistemin bir parçası haline getiriyor. Emeğimiz fiziksel angaryadan çıkarak dijital gölge işlere dönüşüyor. Peki hızlandıkça özgürleşiyor muyuz daha fazla işi kendimiz mi yapmaya başlıyoruz? 

Fark Etmeden Üstlendiğimiz Yeni Nesil Görevler

Teknolojinin değiştirdiği hız algısı, bir iş kalemi yerine daha fazlasını yapacak zamanı(!) vermesi ve bu sayede emeğe yabancılaşmayı yaşıyoruz. Hizmet süreçlerini tüketiciye yükleyerek kendi maliyetlerini azaltan firmalar bu konunun asıl kazananı oluyor. 

Örneğin finans kurumlarında kimlik doğrulama yöntemi normal şartlarda finans personelinin yapacağı iş gücüyken kimliğimizi okutuyoruz, canlılık testi yapıyoruz, hata alıyoruz, tekrar deniyoruz. Para transferi işlemlerini ilgili bankanın personeli yapması gerekirken saniyeler içinde kendimiz gerçekleştiriyoruz. 

Dijital dünyada bilgiye erişim daha kolay olduğu için kullanıcıların öğrenme süreçlerini kendi başlarına yürütmesi bekleniyor. Online eğitim sistemleri, öğretmenlerin rolünü azaltırken öğrencinin kendi kendine öğrenme sürecini uzatıyor.

Self-checkout kasaları ile kasiyerlerin yaptığı işi ücretsiz olarak biz yapıyoruz. Otomatik check-in kioskları, bagaj teslim makineleriyle yolcular, eskiden personelin yaptığı işleri kendileri tamamlamak zorunda kalıyor.

Google Bizleri Bedava Çalıştırıyor

Ve gölge iş emeğini en fazla verdiğimiz ve bize zaman dahil hiçbir şey kazandırmayan Google! Hadi check-in yaptık uçağa bindik, sıra beklemedik. Uzaktan kimlik doğrulama yaptık, bankaya gitmedik, sıra beklemedik, evrak ayarlamadık. Google için kaç kere bedava emek verdiğimizi hiç düşündünüz mü? Google “Ben robot değilim” uygulamasıyla (reCAPTCHA) kullanıcı davranışlarını analiz ediyor. Farenin hareketi, tıklamalar ve gezinme alışkanlıkları gibi faktörler, kullanıcının insan mı yoksa bot mu olduğunu anlamak için değerlendirilir; çoğu zaman bir kutucuğu işaretlediğimizde sistem zaten onun bir insan olup olmadığını anlar ve ek doğrulamalar istemez. 

Birçok yazılımcı fare hareketlerinin insan mı bot mu olduğunu anlamak için yeterli olduğunu söylese de Google yıllardır eski kitapları, sokak tabelalarını ve ev numaralarını dijitalleştirmek için CAPTCHA’ları kullanıyor. Bizler de bu görsellerde bozulmuş metinleri veya numaraları çözerek Google’ın veri tabanına katkıda bulunuyoruz. Google Street View’dan alınan trafik tabelaları veya yaya geçitleri gibi görselleri kullanarak harita sistemlerini geliştirmek için bizlerden doğrulamalar alıyor. Tüm bunları sadece güvenlik için değil aynı zamanda yapay zeka sistemlerini eğitmek için de kullanıyor. Örneğin, “trafik ışıklarını seçin” gibi görevleri yaparken, otonom araçlar için görüntü tanıma sistemlerini geliştirmeye katkıda bulunuyorsunuz.

Google bu şekilde bizleri ücretsiz iş gücü olarak kullanıyor ve hizmet geliştirmelerine ortak ediyor. Ancak bizler emeğin ekonomik bir karşılığını almıyoruz, sadece bot olmadığımızı kanıtlıyoruz. 

Gölge İşin Farkındalığı ve Geleceği 

Sonuç olarak Illich’in “Gölge Çalışma” kavramı, modern ekonomi ve teknoloji dünyasında giderek daha fazla yankı buluyor. Şirketler maliyet avantajı sağlarken, bireylerin üzerine düşen iş yükü artıyor ve hata sorumluluğu kullanıcıya yükleniyor. Tüketiciler, farkında olmadan işletmelerin iş süreçlerini üstlenirken, bu durum hem zaman hem de zihinsel yük olarak geri dönüyor. Bu farkındalık, toplumsal politikaların ve ekonomik modellerin yeniden değerlendirilmesini gerektiriyor. Gelecekte, teknolojik gelişmelerle birlikte gölge işin kapsamı genişleyebilir. Bu da, bireylerin emeklerinin değerini ve görünürlüğünü yeniden düşünmemizi zorunlu hale getirir.

Evet, alışveriş için mağazaya gitmemek, banka hesabı açmak için şubeye gitmemek, check-in için sıra beklememek bize de daha kolay geliyor olabilir ama emek emektir. Firmaların kullanıcıya yaptırdığı herhangi bir iş kalemi için bonus ya da ödüllendirme sistemi Illıch felsefesine göre yeterli olur mu daha fazlasına mı ihtiyaç var?