Kevin Dunckley, HH Global’in Sürdürülebilirlik Şefi olarak dünyanın önde gelen markalarına çevre dostu stratejiler geliştirmeleri konusunda rehberlik ediyor. Sustainability Magazine ile yaptığı röportajda, sürdürülebilirlik odaklı tedarik zinciri yönetiminden bilinçli tasarımlara kadar pek çok önemli noktaya değiniyor. 2016 yılından bu yana HH Global’de bu rolü üstlenen Dunckley, firmaların çevreye duyarlı uygulamaları hayata geçirmelerine öncülük ediyor. Röportajda verdiği örneklerle, sürdürülebilirliğin yalnızca bir trend olmadığını, markalar için zorunlu bir strateji olduğunu vurguluyor. Sizler için bu röportajdan önemli noktalarını derledik:
Dunckley, Sürdürülebilir Tedarik Çerçevesi adlı projeyle tedarik zincirlerindeki karbon ayak izini düşürmek için başlattıkları girişimden gururla bahsediyor. Bu program, HH Global’in 2000’den fazla tedarikçi ortağıyla sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı çalışmalar yürütmesini sağlıyor. Dunckley’e göre, markaların tedarik zincirlerini daha çevreci hale getirmesi, karbon emisyonlarını azaltmanın en etkili yolu. Tedarik zincirinde kullanılan ürünleri optimize ederek çevresel etkiyi en aza indirmenin mümkün olduğunu belirtiyor. “Biz, onların tedarik zincirlerinin kapısıyız” diyerek, markalara bu süreçte rehberlik ettiklerini vurguluyor.
Ayrıca, Conscious Creative Programı ile sürdürülebilir tasarımın markalar için kritik önem taşıdığını ifade ediyor. Tasarımcıların, kullandıkları materyallerin çevresel etkisini göz önünde bulundurması gerektiğini söylüyor. Bu program sayesinde, hem iç tasarım ekipleri hem de dış ajanslar daha çevre dostu tasarımlar geliştirme konusunda bilgilendiriliyor. “Bilinçli tasarım” yaklaşımıyla firmalar, uzun vadede çevresel ayak izlerini küçültme fırsatı yakalıyor. Dunckley, bu tür programların markaların sadece bugünü değil, geleceği de düşünerek hareket etmelerini sağladığını ifade ediyor.
Röportajın dikkat çeken bir diğer bölümü ise Dünya Günü Kampanyası. HH Global’in iç kampanyası olan bu girişim, şirketin 4500 çalışanının her birine sürdürülebilirlik yatırımlarının yönünü belirleme fırsatı tanımış. Her çalışana 10 dolar verildikten sonra, bu paranın hangi sürdürülebilirlik projesine harcanacağına çalışanlar karar vermiş. Bu katılım, çalışanların sürdürülebilirlik konusunda daha fazla farkındalık kazanmasını ve şirketin sürdürülebilirlik stratejilerine doğrudan katkıda bulunmasını sağlamış. Dunckley, bu tür girişimlerin hem çalışanlar hem de şirket için büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtiyor.
Dunckley’e göre, sürdürülebilirlik sadece bir sorumluluk değil, aynı zamanda markalar için büyük bir fırsat. Röportajda markalara net bir mesaj veriyor: “Karmaşık terimlerle dolu bir sürdürülebilirlik stratejisi kitlelere ulaşamaz. Anlaşılır ve ilham verici hikayelerle markalar, sürdürülebilirlik mesajlarını daha etkili iletebilir ve hedef kitlelerini harekete geçirebilir.” Bu yaklaşımla, markaların çevreci adımlar atarken tüketicilerini de bu yolculuğa dahil etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Kevin Dunckley’nin bu önemli tavsiyeleri, markalar için sürdürülebilirlikte devrim niteliğinde. Hem tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılması hem de bilinçli tasarımlar ve çalışan katılımıyla sürdürülebilirlik yolculuğu daha etkili bir şekilde yürütülebilir. Bu bağlamda markaların çevresel sorumluluklarını yerine getirirken aynı zamanda müşterilerine daha çevreci ve sürdürülebilir ürünler sunabileceği bir kez daha göz önüne seriliyor.
Röportajı orijinal dilinde tam haliyle okumak için: HH Global: Driving responsible marketing activation Brochure | Sustainability Magazine