ORS Digital

Spor ve Ötesi Bölüm 1: Yeni Nesil Sporcu İletişimi ”The Middleman”

Paylaş:

Yaklaşık 10 yıldır olimpik, paralimpik branşlardan sporcularla, motorsporlarından pilotlarla birlikte çalışıyorum. Bir sporcunun hayatına koçluk yapmak, dijitalden tutun da basın iletişimine, sponsorluklardan tutun da aile içi iletişimine kadar, sahada ya da antrenmanda olmadığı her anında onun yanında yer almak göründüğünden zor, stresli fakat bunun yanında bir o kadar da keyifli bir iş. A Milli voleybolcular, olimpiyat şampiyonları, dünya ve avrupa şampiyonu birçok sporcuyla yaşadığım onca deneyimden sonra bir kitap yazmayı çok düşündüm. Bir gün İngiliz menajer Luke Sutton’ın kitabına rastladığımda ise Türkiye’de veya İngiltere’de olması fark etmeksizin, sporcu menajerlerinin aynı sorunları çözdüğünü, aynı yolları aştığını gördüm. Benim için Luke’un kitabı inanılmaz derecede yol gösterici oldu. Çıkmaza girdiğim anlarda yalnız olmadığımı hissettirdi. 

Dünya spor endüstrisinin en saygın menajerlerinden biri olan Luke Sutton, yalnızca “kontrat yapan” bir isim değil; sporcunun kariyerinde, marka kimliğinde ve kişisel gelişiminde kritik rol oynayan bir yol arkadaşı. Eski bir elit sporcu olarak sahadaki baskıyı birebir yaşamış olması, ona bugün çalıştığı atletlerle empati kurma gücü veriyor. “En nihai arabulucu” tanımı, onun hem kulüpler, sponsorlar, medya ve teknik ekipler arasında hem de kriz anlarında sporcu ile dış dünya arasında kurduğu hassas köprüyü en iyi özetleyen ifade. Sutton, sahada olduğu kadar saha dışında da sporcularına değer katan, uzun vadeli ve değer odaklı iş birliklerini merkeze alan bir bakış açısına sahip.

Reklam

Bu röportaj, benim de uzun süredir üzerinde çalıştığım yeni bir vizyonun parçası. Önümüzdeki dönemde dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarımla bir araya gelerek, spor pazarlaması ve sporcu iletişim menajerliğine dair küresel ölçekte içgörüler paylaşacağım. Amacım; yalnızca kendi tecrübelerimi değil, dünyanın farklı noktalarındaki başarılı profesyonellerin deneyimlerini de harmanlayarak, hem sektöre hem de sporcunun geleceğine yön verecek bir bilgi ve ilham kaynağı oluşturmak. Luke Sutton ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi, bu yolculuğun ilk adımlarından biri.

1- Kendinizi Sık Sık “Sporcu İle Herkes Arasındaki En Önemli Aracı” Olarak Tanımlıyorsunuz. Bu Günlük Hayatta Tam Olarak Ne Anlama Geliyor ve İşler Ters Gittiğinde İlk Suçlanan Kişi Olmayı Nasıl Karşılıyorsunuz?

Kendimi “sporcu ile herkes arasındaki en önemli aracı” olarak tanımlamamın sebebi, kulüpler, sponsorlar, medya, antrenörler gibi tüm taraflar ile sporcu arasında tam ortada durmam. Bu, farklı çıkarları yönetirken her zaman sporcumun iyiliğini ön planda tutmak anlamına geliyor. Günlük olarak ticari görüşmeler yapıyor, sözleşme maddeleriyle ilgileniyor, sponsor beklentilerini yönetiyorum. Ama aynı zamanda form düşüşleri, eleştiriler veya kişisel sorunlar gibi konularda da ilk aranan kişi benim. Dürüstlüğü empatiyle harmanlıyorum—doğrudan söylerim ama sevgiyle söylerim. Bir şeyler ters gittiğinde suçlanmaktan korkmam, çünkü bu kadar yakından dahil olmak bunu beraberinde getirir. Bir menajer eleştiri oklarının hedefindeyse, desteğinin ne kadar önemli olduğu anlaşılır.

2- Son On Yılda, Özellikle Sporcu Influencer’lar ve İçerik Üretici Kültürünün Yükselişiyle Birlikte Spor Menajerliğinin Rolü Nasıl Değişti?

İş çok değişti. On yıl önce, esas olarak sözleşmeler ve belki birkaç sponsorluk anlaşması vardı. Şimdi ise işin içinde marka inşası, sosyal medya, içerik üretimi, değer uyumu var. Sporcular artık birer girişimci gibi. Bu müthiş bir fırsat, ama aynı zamanda büyük bir baskı da getiriyor. Onların, çoğu zaman acımasız olabilen kamusal alanı doğru şekilde yönetmelerine yardımcı olmamız gerekiyor. Artık kilit nokta, sadece sahada değil her alanda otantik ve tutarlı olmalarını sağlamak.

3- Sporcuların Spor Dışında Bir Kimlik İnşa Etmesinin Önemini Vurguluyorsunuz. Bugünün Spor Endüstrisinde Bu Neden Kritik Bir Öneme Sahip ve Doğası Gereği İçine Kapanık Ya Da Medya Karşısında Çekingen Olan Sporcularla Bunu Nasıl Yönetiyorsunuz?

Çünkü spor kariyeri sonsuza kadar sürmez. Üstelik devam ederken bile sürekli risk altındasınız—sakatlık, form kaybı, kadro dışı kalma… Kimliğiniz sadece performansınıza bağlıysa çok kırılgan bir durumdasınız demektir. Daha içine kapanık sporcular için mesele onları medya figürü haline getirmek değil. Kim olduklarını anlamalarına, spordan bağımsız alanlarda kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmak. Kendine güven her zaman mikrofon gerektirmez.

4- Sporcularınız İçin Marka Partneri Seçerken Dikkat Ettiğiniz En Önemli Risk İşaretleri Neler? Sadece Para Dışında İyi Bir Uyumu Tanımlayan Şey Nedir?

Yanlış marka anlaşması faydadan çok zarar getirebilir. Marka sporcunun değerlerini anlamıyor veya sadece ticari kazançla ilgileniyorsa, ben o işte yokum. İlişki karşılıklı olmalı. En iyi ortaklıklar güvene, ortak ilkelere ve uzun vadeli düşünceye dayanır. Sadece çek yazmakla olmaz; o zaman uzun sürmez.

5- Hem Yüksek Profilli Yıldızlarla Hem De Yükselen Sporcularla Çalıştınız. Özellikle PR Ve Ticari Fırsatlar Söz Konusu Olduğunda, Yönetim Yaklaşımınızı Her Biri İçin Nasıl Uyarlıyorsunuz?


Oldukça farklı. Tanınmış isimlerle çalışırken daha çok onların kurdukları mirası korumak, güncel kalmalarını sağlamak ve itibarlarını sürdürmek üzerine odaklanıyorsunuz. Genç sporcularda ise iş daha çok eğitim ve sağlam temeller atmakla ilgili. Onların her şeyi aynı anda yapmasını istemezsiniz. Bu noktada fırsat ile fazla göz önünde olma arasındaki dengeyi kurmak çok önemli. Sonuçta her sporcu farklıdır—onlara bulundukları noktadan yaklaşmanız gerekir.

6-Kitapta “Yönlendirmek Değil, Danışmanlık Yapmak ve Destek Olmak” Diyorsunuz. Özellikle Kriz Anlarında veya Kariyeri Şekillendiren Kararlarda Bu Dengeyi Nasıl Koruyorsunuz?


Bu tamamen saygıyla ilgili. Hiçbir zaman bir sporcunun kariyerini kontrol etmeye inanmadım. Benim işim, onlara bakış açısı kazandırmak, rehberlik etmek ve bilinçli kararlar almalarına yardımcı olmak. Ama son kararı daima onlar verir. Zor anlarda—sakatlık, kriz ya da emeklilik—bu denge çok daha kritik hale gelir. Orada olmanızın sebebi destek olmaktır, hayatlarını onların yerine yönetmek değil.

7- Gelecek Vadeden Bir Sporcunun Performansı Düştüğünde Ya Da Büyük Bir Sakatlık Yaşadığında Yaklaşımınız Ne Oluyor? Bu Zor Dönemlerde Kariyerlerini Nasıl Yolda Tutuyorsunuz?


Öncelikle paniğe kapılmazsınız. Bu anlar kısa vadede büyük görünür ama her kariyerin parçasıdır. Onlara perspektif kazandırmak, bir adım geri atmaları, hem fiziksel hem de zihinsel sağlıklarını toparlamaları için doğru ortamı sağlamak gerekir. Bazen işleri yavaşlatmak, bazen yeni hedefler bulmak gerekir. Asıl önemli olan, onlara değerlerinin sadece performansla ölçülmediğini hatırlatmaktır.

8- Louis Smith Örneğinde De Görüldüğü Gibi Sosyal Medya Duygusal Riskler Taşıyor. Sporcuları Çevrim İçi Eleştiriler ve Toksik Baskılar Karşısında Nasıl Destekliyorsunuz?


Gerçekten sert, üstelik giderek daha da kötüleşiyor. Sporcuları bu dünyaya hazırlamak için çok çalışıyoruz—hesaplarını nasıl yönetecekleri, ne zaman uzaklaşmaları gerektiği, çevrim dışı gerçek bir kimlik inşa etmeleri konusunda destek veriyoruz. Görmezden gelinemez ama hayatınızı da yönetmesine izin veremezsiniz. Güçlü bir destek sistemi burada çok önemli. Ayrıca onlara çevrim içi gürültünün gerçek olmadığını, sadece bir gürültü olduğunu hatırlatmak gerekir.

9- Menajerler Çoğu Zaman Sektörün “Günah Keçisi” Olarak Görülüyor. Siz, Bu Kadar Karmaşık İlişkileri Yönetirken Kendi Motivasyonunuzu ve Zihinsel Dayanıklılığınızı Nasıl Koruyorsunuz?


Sizi ayakta tutan şey, sadece para veya başarıdan daha büyük bir neden olmalı. Benim için bu, anladığım bir süreçte insanlara yardım etmek. Elit sporda yaşanan zihinsel baskıları ben de yaşadım ve bunun içinden çıktım. Bu bana bir amaç duygusu veriyor. Kendime karşı dürüst olmaya, çevremde doğru insanları bulundurmaya ve bunun ego meselesi değil, doğru olanı yapmakla ilgili olduğunu hatırlamaya çalışıyorum—even kolay olmadığında bile.

10-Son Olarak, Bugün Spor Menajeri Olmak İsteyen Birine Ne Tavsiye Edersiniz? Öncelikle Hangi Beceri Ya Da Bakış Açısını Geliştirmeliler?


Önce değerlerinizi belirleyin. Empati, sabır ve dürüstlük şart. Bu iş sadece anlaşma yapmakla ilgili değil—insanların hayatlarını yönetiyorsunuz. Dinlemeyi öğrenin, baskıyı anlamayı öğrenin ve yanlış şeylerin peşinden koşmayın. Eğer doğru nedenlerle içindeyseniz ve kaosu kaldırabilecek yapınız varsa, bu iş son derece ödüllendirici olabilir.