Creasoup

Pusu Pazarlamanın En İkonik Örneği: Nike 1996 Olimpiyatlarında Kuralları Yeniden Yazdı

Paylaş:

Reebok resmi sponsordu, Nike ise hafızalara kazındı.
1996 Atlanta Olimpiyatları yalnızca sporcuların değil, markaların da mücadelesine sahne oldu. Reebok milyonlarca dolar ödeyerek oyunların resmi sponsoru oldu. Ancak Nike, sahneye öyle güçlü çıktı ki izleyiciler gerçek sponsorun kim olduğunu karıştırdı.

Resmi sponsorluk anlaşması olmamasına rağmen Nike, Atlanta sokaklarını ve stadyum çevresini dev reklamlarla donattı. Olimpiyat köyü yakınına bir ”Nike Village” kurarak dev mağazalar açtı, şehir merkezinde özel etkinlikler düzenledi. Özellikle popüler sporcuların ayakkabı tercihlerini kendi ürünlerinden yana kullanmasını sağladı.

Reklam

Altın Ayakkabılar Tarihe Geçti

Michael Johnson’ın altın madalya kazandığı yarışta giydiği altın renkli Nike ayakkabılar, tüm dünyada manşet olarak resmi sponsor Reebok’u Nike’ın gölgesinde bıraktı. Marka, oyunlar boyunca yüksek görünürlük elde etti.

Olimpiyat Kurallarını Değiştirdi

Bu strateji, pazarlama literatüründe “ambush marketing” (pusu pazarlaması) olarak anılan ve resmi sponsorluğu olmayan markaların yaratıcı hamlelerle izleyicilerin zihninde öne çıkmasını sağlayan bir örnek haline geldi. Reebok milyonlarca dolar ödeyerek resmi sponsor olurken, Nike çok daha düşük maliyetle olimpiyatların en çok konuşulan markası oldu. Nike’ın bu hamlesi, Olimpiyat Komitesi’nin sponsorluk kurallarını yeniden gözden geçirmesine yol açtı. Olimpiyat reklamlarına “resmi olmayan markaların görünürlüğünün sınırlandırılması” gibi düzenlemeler geldi.

1996 Atlanta deneyimi, günümüzde markaların sponsorluk ve pazarlama stratejilerini belirlerken sıkça başvurduğu ders niteliğinde bir vaka olarak hatırlanıyor.